TOPRAĞININ her özelliğini bulmak olası...
Adım attığı her yerde iz bırakan, inatçı; körleşmek yerine, üzerine gittikçe bilenen bir kimlik...
Tam bir Sürmene bıçağı...
Tanıdığım 25 yıl boyunca bu özelliğinden ödün vermedi.
Cumhurbaşkanı'nın eşi Semra Özal ANAP İstanbul İl Başkanlığı'na adaylığını koyduğunda "olmaz" deyip, "Özal'ın telefonuna rağmen" Talat Yılmaz'ın yanında durdu.
Aklına esmediği bir başka il başkanına karşı çıkıp aday oldu.
Bir dönem siyasetten beklediğini bulamadığı için bir kenarda bekledi.
Boş durmadı; memleket işleriyle uğraştı.
Her adımda bir örgütlü toplum yaratmak için çaba gösterdi ve başardı.
Kimi zaman 67 Trabzonlu derneğini tek çatı altında örgütledi, kimi zaman da kemençe sanatçılarından orkestra kurdu.
Kızılay Derneği Yönetim Kurulu üyeliğine geldiği tarihten itibaren yetilerini kuruma aktardı.
Önce Talat Yılmaz, ardından da Tekin Küçükali, depremin yıkıntısının altında kalan Kızılay'ı yeniden ayağa kaldırdı.
Genel Başkanlığa geldiği 2005'ten sonra önemli işlere imza koydu.
Bütün bunları da keyifle, haz alarak yaptı.
Kızılay'ın çökmüş imajını diriltmekle kalmadı, uluslararası marka haline de getirdi. Endonezya'daki tsunamiden yok olan Açe ye yardım eli uzatmakla kalmadı, yaptırdığı prefabrik evlerle dünyanın gözünün üzerine çevrilmesine neden oldu.
Gazze de de o vardı; şov yapmadan, sorun yaratmadan yardım götürdü.
Üçgen çadır dönemini kapatıp prefabrik evlere, soğuktan üşütmeyen, sıcaktan bunaltmayan çadırlara geçilmesini sağladı.
Seyyar ekmek ve çorba fabrikası kurarak bir ilke imza koydu.
Bir kenarda çürümeye yüz tutmuş Kızılay arşivini müzeye dönüştürdü.
Bununla kalmadı, hastalıklı bir halde olan ve yerlerde sürünen kan bağışında kurumu yeniden canlandırdı.
Tarihinin en fazla ünite kan toplayan kurumu oldu.
1989'da Halepçe katliamından kaçıp gelenlerin yerleşiminde, 1999'dada Marmara depreminde yerle bir olan Kızılay ın saygınlığını yeniden teslim etti. Sadece Açe de, Gazze de değil, Darfur da da vardı, Nyala daki sahra hastanesinde de...
Veya Sri Lanka'da, Somali'de de...
Bazı kuruluşlar topladıkları hayrı nasıl iç ettiklerinden dolayı yargılanırken, bazılarının kestikleri kurbanların parasını nasıl kişisel amaçları için kullandıkları ortaya çıkarken, Kızılay bunlardan arınmış bir kurum haline geldi.
Geliştirdiği ERP sistemiyle suiistimallerin önüne geçti.
Hayrın haraç işine dönüştüğü bir süreçte Kızılay ı onurlu kıldı...
Bugüne gelinmesinde tüm Kızılay görevlilerinin emeğinin yanında, yüksünmeden didinen, çabalayan Tekin Küçükali'nin imzası veya bir projesinin payı vardı.
Dün sabah saatlerinde istifa ettiği haberini aldığımda, "Muhakkak bir nedeni vardır" demiştim...
Veda mektubunda, "Yorulduğunu, dinlenme vaktinin geldiği için ayrılmaya karar verdiğini" söylüyor.
Anlaşılıyor ki yıllardır ilke haline getirdiği, "Dinlenmek çalışmaktır" ilkesini terk etmiş veya bir şeyler onu bu noktaya getirmiş...
https://www.haberturk.com/yazarlar/muharrem-sarikaya/659380-surmene-cakisi
Siz de Bir Yorum Bırakmak İster misiniz?