Futbolda ana gövde üç ayak üzerine oturur. Futbolu üretenler; futbolcular, teknik heyet ve profesyonel kadrolardır. Futbolu tüketenler tek kelime ile taraftarlardır. Futboldaki ahengi sağlayanlar ise yöneticiler ve hakemlerdir.
Tüm bu yapıların sağlıklı çalışabilmesi açısından DENGE ve fertler arasında UYUM çok önemlidir. Demek ki yapılan iş ve işlemler İNSAN YARARINA BİR İNSAN ARACIDIR. Sinema tek kişi ile hiç keyif verir mi? Film seyrederken kimse kimse ile konuşmaz. Ama yine de kalabalık olur ise tadı tuzu olur seyrettiğimiz filmin. Tribünler de taraftarsız olmaz. Teknik heyetsiz futbolcu, futbolcusuz teknik heyet ya da hakemsiz müsabaka olamaz. Tüm bunlar için bir UYUM ve bir DENGE lazım.
Sevgili okular, Futbol kulüpleri de önemli kamu hizmeti gören kurumlarımızdır. Bu kulüplere gelen kaynakların arka planında EMEK ve SEVDA vardır. Futbolcunun, teknik heyetin, malzemecinin emeği, taraftarın bitmek tükenmez sevdası. Emek ve sevda dedim de aklıma Türk ve İslam geleneğinin en önemli iki kurumu geldi. Birisi ahilik teşkilatımız, diğeri ise vakıf geleneğimiz. Bu iki kurumun malı yetim malından beterdir. Akıllı insanlar bu mallara el sürmekten korkarlardı. Vakıf geleneğimize baktığımızda, vakıf malına el uzatmanın en riskli iş olduğunu herkes bilir.
Gelin görün ki Türkiye’deki kulüp başkanları, kulüp yöneticileri har vurup harman savuruyorlar. Şu transfer döneminde özellikle izliyorum; “kulübün malı deniz yemeyen……” zihniyetine hakim yöneticilere rastlayabiliyoruz. Buradan tüm kulüp yöneticilerini uyarıyorum: Kulüp parası vakıf parası gibidir! Vatandaşın, garibanın parasıdır. Kulübün kasasına başka yerlerden geldiğini zannettiğiniz bu paralar, fakir insanlarımızın çoluk çocuklarının rızkından keserek masum bir heyecan uğruna futbola ayırdıkları paralardır. Bu paraları harcarken lütfen elleriniz biraz titresin. Bunun için söylüyorum ki, “KEFENİN CEBİ YOK”
Bugünler futbolda hasat zamanıdır. Futbol işçileri, yani futbolcular ve teknik heyet çalışır, didinir, sakatlık dinlemez maçlara çıkar; terini sonuna kadar akıtır ve sonuçlarını torbaya koyar. Futbol sevdalıları olan seyirciler, bu emek verme sürecinin her anını tüm heyecanıyla takip eder. Takımı uğruna ekmek parasını bilete verir. Sonra tüm acısı ve tatlısıyla sezon biter. Hasat zamanı gelir. Hasadı yöneticiler toplar ve yeniden dağıtır.
Şimdi kadroları en faydalı elemanlarla yeniden oluşturma zamanıdır. Bunu yaparken en ekonomik, teknik düzeyi en yüksek, uyum problemi en az olabilen futbolcular kadrolara ilave edilmelidir. Tüm bunlar yapılırken bir bütçe disiplini çerçevesinde yapılmalıdır. Aksi halde son derece vahim sonuçlar doğurur.
İşte bu noktada adil, profesyonel ve başarılı bir yönetim için şu ilkeler bize ışık tutmalıdır:
1- Kulüp yöneticileri şeffaf bir yönetim sergilemelidirler. Kulübün kasasına hangi gerekçeyle ne kadar para girmiş ve hangi gerekçeyle kasadan ne kadar para çıknış, hepsinin taraftarla paylaşılması gerekir. Örneğin, Türkiye’deki tüm kulüplerin gelir ve giderlerini içeren bilançolarının İnternet sitelerinde yer alması gerekir. Onlar gerektiğinde, kulüpten harcamalara ait detaylı bilgi alabilme hakkına da sahip olmalıdırlar. Çünkü bu para aslında onlarındır.
2- Yöneticiler kendilerini denetleyecek sistemleri iyi kurmalıdır. Kurum adına yöneticileri profesyonelce denetleyecek bağımsız denetim şirketlerinden yardım alınmalıdır.
3- Devlet de sadece vergisini düşünen ” akbaba” zihniyetinden vazgeçmelidir. Kulüplerin statüsünü vakıf ya da kamu yararına dernek olarak görüp, kulüpleri sıkı bir mali denetime tabi tutmalıdır.
4- Başta başkanlar olmak üzere kulüp yöneticileri kulübün kasasından ellerini çekmelidirler. Yöneticiler önce yardım etmek, desteklemek bahanesiyle elini kasaya atıyorlar, sonra da kulübü kendilerine borçlandırarak kulübün sözleşmeli tefecisi gibi davranıyorlar. Türkiye’deki kulüp yöneticilerinin ekseriyeti, maalesef bağış yapmak üzere elini bağış kutusuna daldırıp oraya para bırakmak yerine, oradan avucuna bir tomar para sıkıştıran uyanıklara benziyorlar.
5- Futbol kulüpleri, işadamlarının yolsuz yöntemlerle kazandıkları kirli ve kayıtsız paraları aklama ve kayıt altına alma yerleri olarak kullanılmamalıdır. Özellikle transferler sırasında kamuoyuna yansıyan transfer bedellerinin hiçbiri gerçeği yansıtmıyor. Kulüp muhasipleri para sihirbazına dönmüş durumda. Havada uçuşan paraları yakalamak için adeta dans ediyorlar.
6- Futbolda harcama yapmanın iki temel hedefi hiçbir zaman unutulmamalıdır: Birincisi futbolcunun ve teknik heyetin hakkını yemeden vermektir. İkincisi ise seyirciye iyi futbol izletecek insanları bir araya getirip sahaya sürmek için doğru transferler yapmaktır. Yoksa kulüpler insanlara para aktarma makinaları değildir.
Bu konuya devam edeceğim. Çünkü kulüplerin harcamalarını ciddiye almadığımız için daha geçen hafta başımıza gelen ortadadır.
Bir vakıf malının nasıl kullanılması gerektiğini Türk kulüplerine UEFA’nın göstermesi ve bu vakıf kaynaklarını yanlış kullandığımız için bazı kulüplerimize ceza vermesi yeterince utanç verici değil midir?
Sağlıklı ve huzurlu bir hafta dileğiyle..
Elinize , gönlünüze, güzel yüreğinize sağlık. Güzel İnsan…
Saygılarımla, iyi çalışmalar
İdarecilik ve işleri ehline vermek
Kur’an-ı kerimde ve hadis-i şeriflerde, işlerin ehli olana yani layık olduğu kimselere verilmesi emrediliyor. Görev yerlerinin emanet olduğu, bu emanetlere riayet edilmesi, uyulması emredilmektedir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
2
NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ GENÇLİĞİ.
NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ GENÇLİĞİ.
NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ GENÇLİĞİ.
NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ GENÇLİĞİ.
NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ GENÇLİĞİ.
Adalet herseyin bası aslında. Adaletli isen;
08 Haziran 2012 tarihinde, saat 11:28
Türk futbolunu düşmüş olduğu bu durumdan kurtaracak tek isim olarak siz değerli başkanımı görüyorum biz gençler olarak her zaman sizin yanınız da yer alamaya devam edecegiz yazılarınzdan dolayı size teşekkurler ediyor ve devamının gelmesini temenni ediyoruz.
08 Haziran 2012 tarihinde, saat 12:29
sayın başkanım yazılarınızı takip etmeye devam ediyoruz yazınız da dile getirdiğiniz gibi kefenin cebi yok ama bunlarada da yuzlerının kıracak yerleri yok türk futbolunu ne hale soktular artık futbol izleme zevki bile kalmadı insanlar da.
08 Haziran 2012 tarihinde, saat 16:40
YAZININ TAM YERİNİ BULMUŞ SAYIN BAŞAKANIM OKADAR GÜZEL DİLE GETİRMİŞSİNİZ Kİ ELİNİZE VE YÜREGİNİZE SAĞLİK SİZ OLMASANIZ HERŞEYİ GÖRMEZDEN GELİP YEMEYE DEVAM EDECEKLER TÜM TARAFTARLAR DUYSUN BUNU ONA GÖRE GÖZÜNÜ AÇSİN
09 Haziran 2012 tarihinde, saat 00:53
Tekin Küçükali’nin yazılarından yeni haberim oldu. Kızılay’daki başarısından ötürü saygı duyduğum bir şahsiyetti.
NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ GENÇLİĞİ.
NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ GENÇLİĞİ.
NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ GENÇLİĞİ.
Ancak burada yazdıkları fazlaca taraflı gibi. Her ne kadar bu yazıda trabzonspor yönetimine ciddi ciddi “giydirmelerde” bulunsa da bundan önceki lobi yazıları ile trabzonspor’u haksızlığa uğrayan, ezilmiş, bu ezikliğin onyıllar süren başarısızlığın nedeni olduğunu iddia etmiş.
Bir fenerbahçe taraftarı olarak net bir şekilde belirtmeliyim, trabzonspor tarihi boyunca sadece -en az iki İstanbul takımının kötü olduğu sezonlar dışında- başarıya ulaşamamış tipik bir anadolu takımıdır. Karadeniz insanı duygusal olduğu için gerçekleri şöyle özetleyelim:
Trabzonspor büyük bir takım değildir, yabancılarını doğu avrupa ülkelerinden almak durumundadır, çünkü hem parası yoktur, hem de yıldız oyuncular trabzonspor yerine istanbul takımlarını tercih eder. İki yada üç katı para koymadıkça trabzonspora yıldız oyuncu gelmesi mümkün değildir (sadri şenerin sözlerinden). Şansla iyi bir oyuncu alınsa da sezon sonu istanbul’un yolunu tutmaktadır. Büyük takımlar oyuncu kaybetmez, kazanırlar… Anadolu takımlarından alınan oyuncular, uzun süre oynatılarak tecrübe kazandırılır ve İstanbul takımlarına hazırlanırlar (egemen ve selçuk gibi). Bu nedenlerle oturmuş kadro kurması mümkün değildir trabzonspor gibi takımların. Her sezon balon şişirirler ve temiz trabzonlu kardeşimi ümitlendiriler ancak başarısızlık gelince şenol güneş ve sadri şener gibiler başarısızlığı örtbas ederek saldıracak yer ararlar.
Tekin Küçükali felsefi yaklaşımlarda bulunmuş ancak bence hala göremedikleri var ve bunu da ancak dışarıdan bakarak görebilir. Büyük olmak için güçlü lobi yeterli değildir, büyük takımın büyük taraftarı ona her seferinde sahip çıkar, milyonlarca forma alır, biletler satışa çıkınca tüketilir…trabzon taraftarı maç içinde bile kendi oyuncularını yuhlamayı biliyor. Güçlü bir taraftara sahip olsa da trabzon, bu taraftarların maç içinde yıkılmaları an meselesi. Ayrıca büyük takımın iş adamı taraftarları gerektiğinde elini taşın altına koyar. Karadeniz’in zenginleri milyarını başka yerlere yatırmayı tercih ediyorlar çünkü onlar da Trabzonspor’un bir marka değerinin olmadığının farkındalar… Dolayısıyla trabzonun bugünden başlayarak tamamıyla lobi faliyetlerine odaklansa bile önce kendi içindeki birikmiş sorunları çözmeleri gerekir…
Bu arada gerçekten bir gün trabzonsporun şampiyon olmasını görmek isterim. fakat bunun olması için fb, gs ve bjknın aynı sezon içinde kötü olmaları gerekir…
09 Haziran 2012 tarihinde, saat 20:26
Ey Alex takma isimli Anadolu lu olmayı kötü birsey zanneden, takma isimlerini dahi türkce koyamayanlar ADALETİN bir bayan ismi zannediyorlar.
Evet, Trabzon insanı diğer Anadolu sehirlerinin asıl insanı gibi hem duygusal hem zalime karsı dik durandir.
Evet, Trabzon insanı benim sehrim Sivas’ın insanı gibi güçlü ve zalime boyun egmeyendir.
Evet, Anadolu insanı paraya tapmayandir.
Evet, Anadolu insanı VATAN İCİN CAN VERENDİR.
Evet, Anadolu insanı cocuğunun adı “Muhammet, Mehmet, Ahmet, Hasan, Hüseyin, Omer, Osman, benim adım Bozkurt” gibi olsun diye mücadele vermiş duygusal ve adalet insandır. Paraya, güce, baskıya boyun egmeyen vicdan sahibidir.
Evet, Anadolu insanı cogunlugun baskılarına boyun egmeyendir.
Evet, Anadolu insanı teknoloji olarak üstün olanın zulmüne dik durandir.
Evet, Anadolu insanı forması cok satılanın değil haklının yanında durma faziletine sahip olandir.
Evet, Anadolu insanı ADAM GİBİ ADAMDIR. Ama bunu gecmiste İngiliz Churcil, Fransız Josef, İtalyan Roberto ile Rus Mihail anlamamıştı. Şimdinin Alex lerinin anlamasını ANADOLU İNSANI BEKLEMİYOR.
Ben Bozkurt Kurttekin Sivas’ın Kangal ilçesi doğumlu övünerek diyorum ki BİR ANADOLU COCUGUYUM. Duygusalim, Adaletten yanayım, Mazlumdan tarafım.
Ve son olarak bir FB li olarak diyorum ki; Türkiye’nin takımı TS nin hakkını yiyenlere birgun kirlettikleri adalet lazım olunca çamurda boğulurlar.
Unutulmamalı ki dunyanın en büyük devleti Roma İmparatorluğu ADALETLE HÜKMETMEYİ BIRAKIP ZALİM OLUNCA YIKILDI, NÜFUSU AZALİNCA DEĞİL.
Adalet İcin sayın Küçükali ye hep destek tam destek.
11 Haziran 2012 tarihinde, saat 11:21
Alex TheKing yazmış olduğunuz yazıyı okuyunca aslında Trabzonspor hakkında fazlaca bir bilgiye sahip olmadığınızı anlayabiliyorum. Biz Trabzonspor taraftarları olarak size biraz Trabzonspor hakkında bilgi vermek istiyoruz.
Turkcell Süper Lig:
Başbakanlık Kupası:
Uluslararası Başarılar
1995 – UEFA Kupası (3. Tur)
1975-76 sezonunda 7.hafta Altay maçı 1-2
Perugia..
6-0 Trabzonspor-FK Vllaznia
- Avrupa maçlarında galibiyet sayısı mağlubiyet sayısından daha fazla olan tek takımız.
Galibiyet sayımız: Bugün itibariyle 31
Mağlubiyet sayımız: 29
Attığımız gol: Bugün itibariyle 107
Yediğimiz gol: 115
- Türkiyede en uzun gol yemeyen kaleci Şenol güneşindir. Gol yememe rekoru 1129 dakikadır
– 9 sezonda 6 şampiyonluk 3 ikincilik aldığını bilmeyen yoktur
- Süper lige çıktıktan 1 sene sonra şampiyon olan tek takim
- En az gol yiyerek (6 gol) şampiyon olan tek takım
Trabzonspor böyle bir Anadolu takımı evet sayın alex umarım biraz da olsa size bilgi vermişsek ne mutlu bize sayın taka gazetesi editörü bir Trabzonspor taraftarı olarak lütfen bunu yayınlamanızı istiyoruz her şey için teşekkür ederiz
12 Haziran 2012 tarihinde, saat 21:43
Merhaba Tekin Bey,
13 Haziran 2012 tarihinde, saat 10:53
Alex denen Anadoluyu tanımayan kişiye en güzel cevabı vermiş olan Bozkurt u kutluyorum.
25 Haziran 2012 tarihinde, saat 15:24
Ders çıkarılacak bi köşe yazısı kaleminize ve yüreğinize sağlık hocam saygılarımla. PAMUKOVALI….
TRABZONSPOR’UN BAŞARILARI:
Ulusal Başarılar
6 Şampiyonluk: 1975-76, 1976-77, 1978-79, 1979-80, 1980-81, 1983-84,
Türkiye Kupası:
7 Şampiyonluk: 1976-77, 1977-78, 1983-84, 1991-92, 1994-95, 2002-03, 2003-04
Cumhurbaşkanlığı Kupası:
7 Şampiyonluk: 1975-76, 1976-77, 1977-78, 1978-79, 1979-80, 1982-83, 1994-95
5 Şampiyonluk: 1975-76, 1977-78, 1984-85, 1993-94, 1995-96
1992 – UEFA Kupası (3. Tur)
-DÜNYADA KENDİ EVİNDE EN UZUN SÜRE YENİLMEYEN TEK TAKIM (90 MAÇ ÜST ÜSTE)
-İlk İtalyan takimini biz eledik Avrupa Kupaları’nda.
-FENERİN 7 SENE 4 AY İÇERDE DİSARDA TAM 22 MAÇ BİZİ YENEMEMESİ İKİ TAKİM ARASİNDAKİ BİR REKORDUR.
- Türk takımlarının Avrupa Mücadelelerinde elde ettiği EN FARKLI GALİBİYET
Sizin söylediğin kriterleri kulüp yönetimlerimiz yerine getirmediğinden futbolumuzun üzerindeki bu kavga devam etmekte. UEFA’dan alınan cezalarının da sebebi de aynı durum. Ne zaman dürüst ve takımın menfaatlerini düşünen yönetimler oluşur, işte o zaman futbolumuz gelişmeye devam eder.
Sizi ilgi ile okumaya devam ediyoruz.
Fatih AYHAN-Karadeniz Vakfı Gençlik Meclisi
Benim soyadım MARAŞLI ama ben Sütçü İmamın memleketi olan Gazilik ünvanı almış bir şehrin Yani GAZİ ANTEP in çoçuğuyum. Adı alex veya başka olanların dedeleri benim şehrimi iyi bilir.
Herşey satınalma gücüyle belli olsaydı bugün alex adını kullananın hiçbirşeyi olmazdı.
Önce ADALET…………..