Trabzonspor ve Lobicilik - 3


11.Mart.2024  |   159 Görüntülenme    |      |  


TRABZONSPOR VE LOBİCİLİK-3

Trabzonspor, haklarını savunabilmek için ve saha dışında da kendisine yakışır düzeyde gücünü sergileyebilmek için lobiciliği profesyonelce yapmak zorundadır. Eğer haklarımızı iyi bir lobi sistemini çalıştırarak profesyonelce arayamazsak kavga etmek zorunda kalırız. Elleri kolları her yere ulaşan organize bir lobicilik yapısı kurmadan; futbolumuzu, kültürümüzü ve değerlerimizi hiçbir yere anlatamayız, taşıyamayız.

Kaldı ki lobicilik faaliyetleri modern zamanların bir buluşu da değildir. Boztepe'de meftun olan Ahi Evran Hazretlerinin hayatını gittiğinizde iyice okuyun. O hayat hikayesinde, modern zamanlara taş çıkartacak bir lobicilik hikayesi var. Fetihten önce Trabzon'a geliyor. Trabzon'u faaliyetleri ve gerçekleştirdiği organizasyonlarla fethe hazırlıyor. Osmanlı Devleti'ni fetihlere hazırlayan manevi önderlerin hepsi esasında birer lobiciydi. Şöyleki Esnaf kuruluşları bu tur faaliyetlerin en önemlilerinden birirdir. Türk toplum geleneğinde de güçlü bir lobi sistemi işlemektedir. Tarihten bu yana her dönemde milletimiz içinde kanaat önderleri var olagelmiştir. Bu kanaat önderleri de derinden işleyen bir lobi sisteminin parçalarıdırlar. İnsanları istedikleri tarafa doğru yönlendirebilirler. Lobicilik zaten gönüllü yönlendirme sanatı değil midir?

Bugünkü İsrail Devleti de tam bir lobicilik faaliyeti ürünüdür. Adamlar  uzun yıllar istikrarlı bir biçimde  faaliyetlerini sürdürdüler hemde hiç bıkmadan usanmadan. Son organizasyona 1800’li yılların ortalarında başladılar ve 1948 yılına kadar tam 100 yıl bıkmadan usanmadan lobicilik yaptılar. Birbirlerini bildiler, tanıdılar, desteklediler, organize ederek doğru yönlere doğru kanalize ettiler. Kurdukları lobi sisteminin bir kanadı Osmanlı Sarayı'nda, diğer kanadı İngiltere Kralının dizinin dibindeydi. Sonunda ne oldu. Devlet oldular. Kurdukları devleti yalnız bırakmamak için lobiciliği asla terketmediler. İsrail Devleti'nin hala en büyük güç kaynağı, başta Amerika'da olmak üzere dünyada kurduğu ve tıkır tıkır işlettiği lobi sistemidir.

Lobicilik denilince ilk kala gelen devlet elbette ki İsrail ve ardısıra elbetteki  Amerikadır. Amerika lobiciliği en profesyonelce yapan organizasyonlara sahip durumdadır. Lobiciliği anayasal sisteminin bir parçası olarak kabul etmiş. Orada başkan var, kongre var, senato var, bir de lobiler var. Burada lobicilik başkanı bile yönlendirecek güçte. Lobicilik Amerikan sisteminin çimentosu durumunda. İyi bir lobi sistemi kuramayan ve işletemeyen bir aday asla seçilemez. Tüm yasalara son şeklini lobiler vermekte ve onların meclisten nasıl çıkacağına yine lobiler karar vermektedir. Ayrıca Amerika'da her ulusun faaliyet yapan lobileri mevcuttur. Türk lobisi ile Ermeni lobisinin Amerika'da nasıl rekabet ettiğini biliyoruz. Hatta yakın tarihe kadar, Amerika’daki İsrail lobisine Ermeni yalanına kanmasınlar diye  her yıl ödenen  küçümsenmeyen rakamlarıda mutlaka biliyoruzdur..

Gelin Görün ki Trabzonspor böylesine çaplı ve vizyon içeren bir lobicilik yapamıyor. Bunu yapabilecek profesyonelce işleyen lobi sistemlerine de sahip değil. Doğrusu bu konuyu ciddiye bile almıyor. Ancak kaybedilen hakları zamanında ususlüyle savunamadıkları için bugün ligden çekilme kakarını gündeme getirenler var. Bu tam bir çaresizlik örneğidir. Bunun anlamı,  "Trabzonspor camiasının haklarını savunma konusunda çaresiz kaldık" demektir. Eğer kendisine görev düşenler, lobi faaliyetleri geliştirerek haklarına sahip çıkamazsa, camiayı da kontrol edemez. Nitekim haklarının yenildiğini düşünen seyirci, tepkisini Fenerbahçe maçında dile getirmek durumunda kalmıştır. Karşı lobiçiğin altında takımın ezildiğini  söylemeye gerek varmı . Bakınız  Pazar günü maçta idim sevgili Hamza MISIR  abi ne olur yorum yaz dedi elim varmıyor fena şeyler söylerim diye yazamam dedim. ALLAH  aşkına gol kralımızı sahada tanımak için değişik giydığı ayakkabılardan fark edebildik onun dışında olumlu kim ne gördü. Lobi taraftarı öylesine güzel organize  etmişki sahada  rüzgardan dolayı ucuşan birkaç küçük  poşetten başka maçın sonunucu belli olunca yaptıklarını bizim üzerımıze atacak siloganlarla kamuoyu oluştudular.

Sonuç olarak Trabzonspor mazlum ve masum olmasına rağmen; şikeden ilk ceza alan takım konumuna düşmüştür. Halbuki seyirci, yönetim olarak sana zamanında her türlü mücadele etme gücü ve yetkisini vermiştir. Sen ise bu gücü becerip kullanamamış, dönüp dolaşıp seyirciden medet ummak durumunda kalmışsın.

Futbolda şiddetin ana kaynağı haksız kararlardır. Camia bir müddet bu haksızlıkların giderilmesi için yetki devri yaptığı yönetimden mücadele etmesini bekler. Başarısızlıkla karşılaştığı an kendi hakları için bizzat kendisi devreye girer. Seyircinin tribünde verdiği mücadele elbette lobicilik faaliyeti olmaz. Doğal olur, içten olur, kontrolsüz bir tepki olur ve sonunda bakarsınız şiddet ortaya çıkmış. Peki bu süreçte suçlu kimdir? Suçun kaynağı nedir? Suçun kaynağı bir hakkın gasp edilmesidir. Suçlu bu gasbı yapanlar ve bu haksızlığa direnmesi gereken yetkililerin direnmemesidir.

Şunu unutmayalım, futbolda hakkıyla yenilmek üzüntü yaratır, ancak şiddet üretmez . Bu vesileyle de tepkinin dozunu kaçırarak sahaya kesici madde atan seyirciyi  buradan kınamak istiyorum. Aynı düşüncelerle kapalı olan o çakı bıcağını ağzı ile acanıda kınıyorum Futbolcunun militan olmasına hiç mi hiç gerek yoktur

Devir kendini bilme ve kendini doğru bir şekilde ortaya koyma devri değerli dostlar. Gelişen global dünyada, ilkeleri, değerleri, hakları ve güzellikleri korumak, onları başka dünyalara taşımak büyük ve kaliteli organizasyonlar gerektiriyor.

Ne demiş Yunus:

"İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir,sen kendini bilmezsen, bu nice okumaktır."

Bir sonraki yazımda lobicilik yoluyla değerlerin yönetiminin nasıl olabileceğini sizlerle paylaşacağım. Sağlıklı ve huzurlu bir hafta dileğiyle...

 

 

Siz de Bir Yorum Bırakmak İster misiniz?