Su İçtiğin Kaba ...... Etme
SU İÇTİĞİN KABA ....
ETME
Öncelikle Trabzonspor’un Galatasaray maçında
gösterdiği performansı tebrik ediyorum. Bu maçla ilgili iki temel tespitimi
sizinle paylaşayım:
1-
Takım
istediği zaman oynuyor, koşuyor; istemediği zaman da oynamıyor.
2-
Takım
koşsa da oynasa da golden çok uzaklaşmış durumda. En iyi golcüsü karşı takımda
tiyatro oynuyor.
Evet, Burak Yılmaz yaptığı açıklamayla adeta “su içtiği kaba .... yapıyor”. Çünkü
Trabzonspor camiasını doğrudan karşısına aldı. “Şenol Hoca’dan başkasının bir değeri yoktur.” diyor. Peki,
Trabzon’da sahaya çıkmaya başladığın kaçıncı maçtan sonra verimli olabildin? Bu
yok saydığın taraftar sana kaç maç saçını başını yolarak sabretti, şans tanıdı?
“Burak Dışarı” diye bağırsalardı,
seni evlatları gibi bağırlarına basmasalardı, o sahada Şenol Hocacığın seni
tutabilir miydi? Kendi evladi olan Fatih
Tekke nin rekorunu sana kırdırmak için attırılan penaltıları atamadığın
zaman seni yuhladımı ?Bu duruşunu ve
ifadelerini yeniden gözden geçirmelisin.Zira Türkiyenın en fazla dinlenen haber
proğram sunucusu ve köşe yazarı sayın Mehmet Ali Bırant daha evvel Trabzonspor
için sarf ettiği sözler ötürü TRABZONSPOR DAN ÖZÜR DİLERİM diyerek bir
yanlıştan dönmüştür.Özür dilemekte bir büyüklüktür. Yanlıştan dönmek
erdemliktir.Anlayana siri sinek saz Anlamayana davul zurna az
Vefasız insanların en
büyük özelliği, bir bardak suda fırtına koparmaktır. Bir bardak suyu bahane ederek
menfaatleri doğrultusunda hareket ederler. Hâlbuki vefalı ve karakterli
futbolcular bu suyu şerbet bilir içerler. Kusulan bu kin bir bardak suyla
dolmamış belli. Meğer koynumuzda yılan besliyormuşuz der atalarımız
Efsane futbolcu meselesine gelince, Trabzonspor’da efsane olmanın temel şartı çok gol atmak değildir.
Karakterli olmaktır. Adam olmaktır. Ancak bu duyarsız futbolcuları ciddiye
alarak onların tahriklerine kapılan ve onlara aslında fırtına koparmak için
beklediği bir bardak suyu atma gafletini gösteren seyirciyi de buradan
kınıyorum. Dikkat ederseniz bu kişilere taraftar demiyorum.
Ancak tüm kabahat bu vefasız ve talihsiz futbolcunun değil
elbette. Onu becerip usulüyle satamayan yönetimi de hatırlamakta yarar var.
DUYARSIZLAR ve VEFASIZLAR
Türlü oyun ve yalanlarla kavuştuğunuz Galatasaray’ınız
gözlerinizi kör etmesin. Önünüzde daha çok uzun bir futbol serüveni var.
Trabzonspor camiası artık sizin gibileri gollerinle değil, onları değersiz
sayma tavrınla hatırlayacak. Sen sen ol
“su içtiğin kaba asla .... etme.”
İşte futbolda yaşanan bu tür vefasızlıklar, yalanlar,
oyunlar, numaralar şiddete çanak tutuyor. Çünkü taraftar enayi yerine konuldu
mu tepkisini göstermek istiyor.
Şiddetin en çok sevdiği ortamları ve duyguları hatırlamakta
yarar vardır. Şiddet ayrımcılığı ve taraf olanları sever. En kolay bu tür
insanların aklını kontrol eder. Şiddet baskı ve sindirme ve kandırma
politikalarına maruz kalmış gençleri de sever. Onlara çaresiz kediler gibi
insanların yüzünü tırmalatmak çocuk oyuncağıdır. Dikkat ederseniz şiddet vefanın
ve saygının kalmadığı yerde yeşerir, boy atar. Şiddeti çağıran tüm
olumsuzluklara karşı sabretmeyi saygı, sevgi ve iyi niyet gibi duygular sağlar.
Bu duygular da yıprandı mı ortada şiddeti engelleyecek hiçbir güç kalmaz.
Futbolda şiddet iki farklı kaynaktan beslenir. Biri futbol
dışındaki etkenler, diğeri ise tamamen futbol yönetiminin ürettiği etkenler.
Futbol dışındaki etkenler kolay kolay değiştirilemez.
Örneğin, fakirlik, cehalet, sağlık problemleri, ailevi sorunlar, eğitimli
olmayan camialar, siyasi ayrımcılıklar ve diğer sosyo-psikolojik problemler… Bu
problemlerle boğuşan bir taraftar bir nefes almak için stadyuma geliyor ve
dışarda yaşadığı adaletsiz dünyanın bir örneğini de sahada görünce elbette çıldırıyor.
Futbol dışı nedenler futbolda şiddeti doğrudan etkileyen
unsurlar değildir. Futbolun içinden kaynaklanan etkenlerle birleşince dış
etkenler şiddetin kaynağı gibi görünürler. Bu bir yanılgıdır. Çünkü aslında
sahaya gelen genç dışardaki problemlerine çare olsun diye maça gelmiştir.
Öyleyse odaklanmamız gereken alan futbolun içinde türeyen
şiddet kaynaklarıdır. Futbolun içinde türeyen şiddeti ele almadan önce bir
yanlışı daha düzeltmek gerekir.
Futbolda şiddet konusu açılınca herkes masaya taraftarı
yatırıyor. Hemen taraftar şiddeti akla geliyor. Hâlbuki sahada futbolcular
arasında da ciddi boyutlarda şiddet yaşanmaktadır. Yöneticiler arasında da
şiddet yaşanmaktadır. Hatta kongrelerde bile yönetici şiddetinin emarelerine
rastlamak mümkündür. Teknik direktörlerin ya da yöneticilerin futbolcular
üzerinde uyguladığı şiddeti de hatırlamalıyız.
Bir de spor medyasının mensupları arasında yaşanan şiddet
vardır. Her gün şiddeti eleştiren ve gündeme getiren bu arkadaşlar taraftarın
gözü önünde şiddetin en çirkin şekillerini sergilerler. Sonra da kenara çekilip
taraftar şiddetini şiddetle kınarlar.
Aslında soruyu şu şekilde sormak daha doğru olur: Futbol neden şiddet üretiyor? Çünkü
taraftarın ürettiği şiddet bir sonuçtur. Futbolumuzda taraftarı bu şiddete
zorlayan olaylar yaşanıyor. Futbolun tüm taraflarının sergilediği şiddeti
ortaya koymadan taraftar şiddetini gündeme getirmek haksızlık olur.
Bu nedenle Türk futbol camiasına sesleniyorum: Önce herkes
kendi etrafına uyguladığı şiddete baksın. Taraftar zaten ya futbolcuyu örnek
alıyor, ya yöneticiyi ya da futbol medyasını.
Bir sonraki yazımızda şiddetin futboldan kaynaklanan
nedenlerine değineceğiz.
Sağlıcakla kalın…
Siz de Bir Yorum Bırakmak İster misiniz?