Su İçtiğin Kaba ...... Etme


11.Mart.2024  |   143 Görüntülenme    |      |  


SU İÇTİĞİN KABA .... ETME

 Öncelikle Trabzonspor’un Galatasaray maçında gösterdiği performansı tebrik ediyorum. Bu maçla ilgili iki temel tespitimi sizinle paylaşayım:

1-     Takım istediği zaman oynuyor, koşuyor; istemediği zaman da oynamıyor.

2-     Takım koşsa da oynasa da golden çok uzaklaşmış durumda. En iyi golcüsü karşı takımda tiyatro oynuyor.

Evet, Burak Yılmaz yaptığı açıklamayla adeta “su içtiği kaba .... yapıyor”. Çünkü Trabzonspor camiasını doğrudan karşısına aldı. “Şenol Hoca’dan başkasının bir değeri yoktur.” diyor. Peki, Trabzon’da sahaya çıkmaya başladığın kaçıncı maçtan sonra verimli olabildin? Bu yok saydığın taraftar sana kaç maç saçını başını yolarak sabretti, şans tanıdı? “Burak Dışarı” diye bağırsalardı, seni evlatları gibi bağırlarına basmasalardı, o sahada Şenol Hocacığın seni tutabilir miydi?  Kendi evladi olan Fatih Tekke nin rekorunu sana kırdırmak için attırılan penaltıları atamadığın zaman  seni yuhladımı­ ?Bu duruşunu ve ifadelerini yeniden gözden geçirmelisin.Zira Türkiyenın en fazla dinlenen haber proğram sunucusu ve köşe yazarı sayın Mehmet Ali Bırant daha evvel Trabzonspor için sarf ettiği sözler ötürü TRABZONSPOR DAN ÖZÜR DİLERİM diyerek bir yanlıştan dönmüştür.Özür dilemekte bir büyüklüktür. Yanlıştan dönmek erdemliktir.Anlayana siri sinek saz Anlamayana davul zurna az

Vefasız insanların en büyük özelliği, bir bardak suda fırtına koparmaktır. Bir bardak suyu bahane ederek menfaatleri doğrultusunda hareket ederler. Hâlbuki vefalı ve karakterli futbolcular bu suyu şerbet bilir içerler. Kusulan bu kin bir bardak suyla dolmamış belli. Meğer koynumuzda yılan besliyormuşuz der atalarımız

Efsane futbolcu meselesine gelince, Trabzonspor’da efsane olmanın temel şartı çok gol atmak değildir. Karakterli olmaktır. Adam olmaktır. Ancak bu duyarsız futbolcuları ciddiye alarak onların tahriklerine kapılan ve onlara aslında fırtına koparmak için beklediği bir bardak suyu atma gafletini gösteren seyirciyi de buradan kınıyorum. Dikkat ederseniz bu kişilere taraftar demiyorum.

Ancak tüm kabahat bu vefasız ve talihsiz futbolcunun değil elbette. Onu becerip usulüyle satamayan yönetimi de hatırlamakta yarar var.

DUYARSIZLAR  ve  VEFASIZLAR

Türlü oyun ve yalanlarla kavuştuğunuz Galatasaray’ınız gözlerinizi kör etmesin. Önünüzde daha çok uzun bir futbol serüveni var. Trabzonspor camiası artık sizin gibileri gollerinle değil, onları değersiz sayma tavrınla hatırlayacak.  Sen sen ol “su içtiğin kaba asla .... etme.”

İşte futbolda yaşanan bu tür vefasızlıklar, yalanlar, oyunlar, numaralar şiddete çanak tutuyor. Çünkü taraftar enayi yerine konuldu mu tepkisini göstermek istiyor.

Şiddetin en çok sevdiği ortamları ve duyguları hatırlamakta yarar vardır. Şiddet ayrımcılığı ve taraf olanları sever. En kolay bu tür insanların aklını kontrol eder. Şiddet baskı ve sindirme ve kandırma politikalarına maruz kalmış gençleri de sever. Onlara çaresiz kediler gibi insanların yüzünü tırmalatmak çocuk oyuncağıdır. Dikkat ederseniz şiddet vefanın ve saygının kalmadığı yerde yeşerir, boy atar. Şiddeti çağıran tüm olumsuzluklara karşı sabretmeyi saygı, sevgi ve iyi niyet gibi duygular sağlar. Bu duygular da yıprandı mı ortada şiddeti engelleyecek hiçbir güç kalmaz.

Futbolda şiddet iki farklı kaynaktan beslenir. Biri futbol dışındaki etkenler, diğeri ise tamamen futbol yönetiminin ürettiği etkenler.

Futbol dışındaki etkenler kolay kolay değiştirilemez. Örneğin, fakirlik, cehalet, sağlık problemleri, ailevi sorunlar, eğitimli olmayan camialar, siyasi ayrımcılıklar ve diğer sosyo-psikolojik problemler… Bu problemlerle boğuşan bir taraftar bir nefes almak için stadyuma geliyor ve dışarda yaşadığı adaletsiz dünyanın bir örneğini de sahada görünce elbette çıldırıyor.

Futbol dışı nedenler futbolda şiddeti doğrudan etkileyen unsurlar değildir. Futbolun içinden kaynaklanan etkenlerle birleşince dış etkenler şiddetin kaynağı gibi görünürler. Bu bir yanılgıdır. Çünkü aslında sahaya gelen genç dışardaki problemlerine çare olsun diye maça gelmiştir.

Öyleyse odaklanmamız gereken alan futbolun içinde türeyen şiddet kaynaklarıdır. Futbolun içinde türeyen şiddeti ele almadan önce bir yanlışı daha düzeltmek gerekir.

Futbolda şiddet konusu açılınca herkes masaya taraftarı yatırıyor. Hemen taraftar şiddeti akla geliyor. Hâlbuki sahada futbolcular arasında da ciddi boyutlarda şiddet yaşanmaktadır. Yöneticiler arasında da şiddet yaşanmaktadır. Hatta kongrelerde bile yönetici şiddetinin emarelerine rastlamak mümkündür. Teknik direktörlerin ya da yöneticilerin futbolcular üzerinde uyguladığı şiddeti de hatırlamalıyız.

Bir de spor medyasının mensupları arasında yaşanan şiddet vardır. Her gün şiddeti eleştiren ve gündeme getiren bu arkadaşlar taraftarın gözü önünde şiddetin en çirkin şekillerini sergilerler. Sonra da kenara çekilip taraftar şiddetini şiddetle kınarlar.

Aslında soruyu şu şekilde sormak daha doğru olur: Futbol neden şiddet üretiyor? Çünkü taraftarın ürettiği şiddet bir sonuçtur. Futbolumuzda taraftarı bu şiddete zorlayan olaylar yaşanıyor. Futbolun tüm taraflarının sergilediği şiddeti ortaya koymadan taraftar şiddetini gündeme getirmek haksızlık olur.

Bu nedenle Türk futbol camiasına sesleniyorum: Önce herkes kendi etrafına uyguladığı şiddete baksın. Taraftar zaten ya futbolcuyu örnek alıyor, ya yöneticiyi ya da futbol medyasını.

Bir sonraki yazımızda şiddetin futboldan kaynaklanan nedenlerine değineceğiz.

Sağlıcakla kalın…

 

 

Siz de Bir Yorum Bırakmak İster misiniz?