Futbola talebin nedeni bu heyecanı tatmaktır. Bu heyecanı sağlayan ise rekabettir. Bu rekabette bir saniye sonra ne olacağını hiç kimsenin bilememesidir. Yani topun yuvarlak olmasıdır. Futbolun tüketicileri olan seyircilerin, taraftarların keyif aldığı nokta burasıdır. Verdikleri onca paranın ve zamanın karşılığında tek talep ettikleri bu heyecan onların en temel hakkıdır.
Ancak Türkiye’de futbolu üreten teknik kadrolar ve futbolu yöneten yöneticiler, bu hakkı adeta şark kurnazlığı yaparak taraftarların elinden sinsice almaktadır. Son bir yıldır gözler önüne serilen şike olayları bu hak gaspının en açık örneğidir.
Olaya arz talep noktasından baktığımda, şöyle bir endişeye kapılıyorum: Acaba biz taraftarlar, teknik heyetler ve yöneticiler tarafından kandırılıyor muyuz?
Her yıl taraftarda bir şampiyonluk heyecanı yaratılıyor. Sonra seyirci sahada yürüyen oyuncuları gördükçe bu hedefin koca bir yalan olduğunu fark ediyor. Galiba bu yıl da kandırıldık diye düşünüyor.
Şike konusunda sadece Trabzonspor yöneticileri değil, futbolu yöneten tüm taraflar, futbolseverlere hemen her gün yalan söyledi. Futbolseverler, önce temiz futbol için önemli bir adım atıldı düşüncesiyle heyecanlandılar. Hâlbuki şike süreci tam bir “tavşan kaç tazı tut” kandırmacasına döndü. Futbol piyasasında sözüne inanılacak hiçbir yönetici kalmadı. Tüm kulüp yöneticileri futbolun yolunacak tavuğu konumundaki taraftarlarını aldatmak için türlü oyunlara başvuruyor.
Sonra transfer sezonu geliyor; yalanlar havada uçuşuyor. Taraftar yine heyecanlanıyor. Transfer sezonunun bitimine bir iki gün kala bir bakıyor ki herkes aldıklarımızdan çok verdiklerimizi konuşuyor. Anlıyor ki biz yine kandırıldık.
Bir Burak Yılmaz olayı var ki ne tarafından tutsak elimizde kalıyor. Hem Burak Yılmaz hem de yöneticiler taraftarları ayakta uyuttu. Trabzonspor taraftarının nevri döndü. Hala nihayetinde ne olduğunu kimse bilemiyor. Burak Yılmaz Trabzonspor’un kendisine sağladığı fırsatların karşılığında, Avrupa’dan başka bir takıma gitmem sözü vermişti. Soluğu Galatasaray’da aldı. Yönetim ise kendi beceriksizliğini Galatasaray’ın başarısını şikâyet ederek kapatmaya çalışıyor. Bir röportajında, “Burak Trabzon şehrini sevmiyorum dese anlardım.” gibi hem Trabzon’un hem de Trabzonspor’un imajını zedeleyen pervasız ifadeler kullanıyor.
Elbette ki bu kandırmaca ve şark kurnazlığının bir sonu var. Nihayetinde karşımızda, kendisinden başka herkesi suçlayan ama aynaya bakmayı aklına bile getirmeyen bir yönetim duruyor. Trabzonspor taraftarı da bu başlarını kuma gömmüş, ancak başka yerleri ayan beyan ortada olan bu kandırıkçıları görüyor ve onlara katıla katıla gülüyor.
Bizim Temel ile Kayserili trende aynı kompartımana oturmuşlar. Temel biraz gariban ve saf görünüyor. Kayserili iyi giyimli, kurnaz, uyanık ve atılgan. Kendini akıllı sanıyor. İçinden şu saf adamın birkaç kuruşunu çarpayım diye düşünüyor. Bizim Temel’e diyor ki, “gel seninle bir oyun oynayalım.” Temel adama şöyle bir bakıyor ve adamın kendisini fazla akıllı zannettiğini hemen fark ediyor ve “olur, oynayalım” diyor. Kayserili bir soru soracak, Temel bilemezse 100 Lira verecek. Ardından Temel bir soru soracak Kayserili bilemezse 200 Lira verecek. Ancak demiş Temel, “Önce sen soracaksın.” “Olur” demiş Kayserili. Kayserili, “bana üç bacaklı bir hayvan söyle” demiş. Temel düşünmüş taşınmış böyle bir hayvan bulamamış. Çaresizce 100 Lirayı vermiş. Sıra Temel’e geldiğinde, “peki bu üç bacaklı hayvanı sen söyle bakalım” demiş. Kayserili kızarmış, bozarmış, ancak çaresizce “böyle bir hayvan yok, al 200 Liranı” demiş.
Bu fıkrayı kendisini akıllı zannedip Trabzonspor taraftarını kandırmakta ısrar edenlere ithaf ediyorum.
Bir sonraki yazımızda, taraftarımızın kandırılması sonucu açılan onulmaz yaralara değineceğim.
Sağlıcakla kalın…
Haber Kaynağı : Taka Gazetesi
manşet yönetim ve taraftar yattaraya ateş püskürüyor nedenmiş sorarım sizlere yattara ne demiş ben başkan şadri şenerin yüzünden gittim hemde parasıs gittim diyor selcuk egemen engin ceyhun saymakla bitmes trabzon sporun ilk 11 oynıyan 5 oyuncu g.s 11 varmı böyle bir mantık yattaranın söyledikleri cok düşündürücü sayın başkan az gururun varsa bırakırsın zaten ben seni hic kabullenmedim başkan olarak dıyarbakıra gidince belediye başkanına cıkmakla zaten sınıfta kalmıştın p.k.k cenazesinde şlehidimizin kanı yerde kalmıyacak diyen kalleşin sen makamınına trabzon spor başkanı olarak gidemesin şahsın adına git onun icin sayın başkan sadri şener sende burak kadar delikanlı ol ve git saygılarımla
Kandirilmayi artik gunluk hayatimizin her alaninda o kadar cok yasiyoruz ki; kandirilmadigimiz, gozumuz boyanmadigi zamanlarda acaba bir terslik mi var diye etrafimiza bakiyoruz. Aslinda bizi kandirdigini zannedenler kendisini kandiriyor.
Hz.Muhammed Mustafa (s.a.v.) Efendimiz buyuruyor ki; “Yalan diyen bizden degildir.”. Seklen muslumanlik ahkami kesip, camilerde gosteri yapan ama adalet yerine menfaat gozetip haksizliklara bir kulp bulup haksizin yaninda saf tutan yalan eksperlerine artik inanmiyoruz. Bu tur davrananlar aslinda abdesti olmayip cemaate namaz kildiran munafiklardir. Iste toplumun her alaninda durustluge insanimiz acken Hz. Peygamberimizin hadisini sadece duyup ruhuna yerlestirmemis seklen muslumanlik yapip adaletten yana degil gucluden ve cogulculuktan yana olan herkesten HZ.ALLAH mutlaka hesap soracaktir. Bu tur yoneticilere inanmadiklari halde sadece guclu olduklarindan dolayi yanlarinda duran devrin adamlarida bu zulmun ortaklaridir.
Sizin yazilarinizi ozlemistik. Gene soyluyor ve israr ediyorum sizin gibi saibesiz insanlara toplumumuzun ihtiyaci var her alanda.
Hayirli ve adaletlere vesile olan bir Ramazan temennisiyle tum insanligin Ramazan ayinin mubarek olmasini dilerim.
Bozkurt Kurttekin
Öncelikle uzun bir aradan sonra tekrar yazılarınızla bizleri buluşturduğunuz için teşekkür ederim. Einstein’ın dediği gibi ”İnsanı ayakta tutan iskelet ve kas sistemi değil, prensipleri ve inançlarıdır.” Bizde bizim için değerli olan takımımıza sahip çıkmaya devam edeceğiz. Milyon dolarlık futbolculara ihtiyacımız olmasın, bu yörenin ve takımın değerlerini bilen dürüst ve inançlı yöneticilere ihtiyacımız var.
Saygılarımla,
Fatih AYHAN- Karadeniz Vakfı Öğrenci Meclisi
1985 yılında İzmirde askerken ehliyet alacam sınavlara girdim geçince Direksiyon sınavına girdim yanımdada trafik polisi var yan koltukta ozaman sehir trafiğinde gitmemiz gerekiyo kırmızı işiğa yaklaştım frene basmam gerekiyor tam ayağımı frene getirecem araba kendiliğinden ben frene basmadan yavaşlıyor derken sola dönecem sinyal verdim vites küçültecefren depriyaj yapacam ben frene ayağımı getirirken araba yavaşlıyo dedim kendi kendime bu araba benim aklımdan geçenleri okuyo herhalde derken sınavı verdik son durakta durduk benmi durdum arabamı durdu Trafik polisi arabadan indi ben adamın indiği yere bir eğilip baktımki adamın oturduğu kolduğun altında da bir fren ve debriyaj bedalı var ozaman anladım meseleyi bunu neden anlattım ona gelelim.
Tamda biz taraftarların aklından geçenlerin tıpatıp aynısını Tekin abi kaleme alıyor bizim sesimiz oluyor bizim söyleyeceklerimizi birinci ağızdan kendisi söylüyo ya Fren ve Depriyajı var yada seyircinin içini okuyo selam ve dua ile
Öncelikle her gün merakla beklediğimiz yazılarınız için lütfen bir daha bu kadar ara verip bizi mahrum bırakmayın inanın sayenizde burada içimizi döküp bu vesile ile bir nebze sizden teselli buluyoruz, inanılmaz güzel bir yorumla dönüş yapmışsınız gerçekten, ben bu başkanla Hollanda da birlikte aynı otelde kaldım görüştüm kendisi ile fotoğraf çektirdim, izledim, yöneticilerle zaman geçirdim yenildiğimiz ve elendiğimiz o maçta bir sonraki Avrupa şehrine gidemeyeceği için üzülen yöneticiler dışında damarlarında Trabzon sevgisi taşıyan hiç bir kimse göremedim buna futbolcular da dahil inanın bana ben kandırıldığımı işte o maçta, o seyahat de ve dönüşte aynı uçağı paylaştığım fotbolcu ve yönetici kafilesi ile birlikte iken anladım yazık bizim saf ve masum memleket ve fotbol sevdamıza, ama bu haktır ve ben bu hakkımı bu yönetime helal etmiyorum
sevgillerimle, ve bu vesile ile hayırlı ramazanlar
pamukova/Ahmet